BURSA OBEZİTE VE DİYABET CERRAHİSİ 📞+90 530 22 66 999
BURSA OBEZİTE VE DİYABET CERRAHİSİ 📞+90 530 22 66 999
Sürrenal (adrenal) bez böbrek üstü bez olarakta adlandırılan, aldosteron, kortizol, seks steroidleri, epinefrin, norepinefrin ve dopamin gibi hormonların üretilmesinden ve salınmasından sorumlu organdır. Korteks ve medulla olarak iki kısma ayrılır ve her iki alanda farklı hormonlar üretir.
Sürrenal kanserler genellikle köken aldıkları hücreye ve onun üretmekte olduğu hormona göre belirti verirler. Kortikal tümörlerin yarısı non-fonksiyonel olup, geri kalanları kortizol, androjen, östrojen, aldosteron veya çoklu hormon salgılayarak klinik belirti verirler. Medüller tümörler ise feokromasitoma olarak adlandırılır ve daha çok yüksek tansiyon ataklarına sebep olurlar.
Sürrenal kitlelerde fonksiyonelliğin değerlendirilmesi amacıyla laboratuvar yöntemlerinden faydalanılır. Lezyonların görüntülenmesi amacıyla bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonans inceleme ve PET kullanılır. Bu yöntemler tanı koyma yanında iyi huylu/kötü huylu ayrımı yapmak içinde faydalıdır. Tanısı tesadüfen konmuş sürrenal kitlelere ise insidentaloma denmekte olup tanı sonrası tüm hastalarda fonksiyonellik değerlendirilmelidir.
Sürrenal kitlelerde tedavinin asıl amacı sürrenalektomiden fayda sağlayacak hastanın tespitidir. Tüm hastalarda laboratuvar yöntemlerle beraber görüntüleme yapılmalıdır. Fonksiyonel tümörler ve malign olduğu kesin lezyonlara sürrenalektomi yapılmalıdır. Nonfonksiyonel lezyonlarda malignite riski belirlenmeli, 5 cm’den küçük benign lezyonlar görüntüleme yöntemleriyle takip edilmeli (3-6 ayda bir görüntüleme ve laboratuvar değerlendirme), görüntülemede büyüme tespit edilen lezyonlarda sürrenalektomi yapılmalı, 5 cm’den büyük lezyonlar ise artmış kanser riski nedeniyle sürrenalektomi ile çıkarılmalıdır.
Sürrenal bez yerleşim yerinin derin olması ve hayati damarlarla yakın komşuluğu nedeni açık cerrahi yapılması planlanan hastalarda büyük kesiler yapmak gereklidir. Buna rağmen açık cerrahi sırasında yeterli görüş elde etmek zordur. Laparoskopik cerrahi ise hem hastayı büyük kesiden korumakta hem de daha iyi görüş sağlamaktadır. Ameliyat sırasında yapılan büyük kesiler yaraların daha fazla enfeksiyonu, daha fazla ağrı, fıtık gelişimi riskinin artışı, akciğer problemleri ve zatürre riskinin artması ile sonuçlanır. Açık cerrahi girişimler karın içinde yapışıklıklara sebep olur, hayat boyu devam eden kronik ağrılara ve zaman zaman barsak tıkanmasına sebebiyet verebilirler.
Bu problemlerden bazıları tekrarlayan ameliyatlara yol açabilir. Bütün bunların yanında kozmetik açıdan da sonuç kötüdür. Laparoskopik cerrahi ile tüm bu riskleri oldukça azaltmak mümkündür.
Telif Hakkı © 2024 www.ayhankayaoglu.com - Tüm Hakları Saklıdır.
GoDaddy Destekli