BURSA OBEZİTE VE DİYABET CERRAHİSİ 📞+90 530 22 66 999
BURSA OBEZİTE VE DİYABET CERRAHİSİ 📞+90 530 22 66 999
Metabolik sendrom, insülin direnciyle başlayan abdominal (santral) obezite, glukoz intoleransı veya diabetes mellitus, kan yağlarında bozulma, yüksek tansiyon (hipertansiyon) ve kalp-damar hastalıkları gibi sistemik bozuklukların birbirine eklendiği ölümcül bir endokrin bozukluktur. Ortalama görülme sıklığı yaklaşık %30 olup yaşla birlikte artar. Kadınlarda daha sık olup %40’ın üzerine çıkmaktadır.
Ortaya çıkmasında genetik bir yatkınlık olmasına rağmen kent hayatının getirdiği sedanter yaşam ve yüksek kalorili beslenme sendromun seyrini şiddetlendirmektedir. En çok etkilenen grup, masa başında hareketsiz ortamlarda ve yoğun stres altında çalışan kişilerdir.
İnsülin direnci endojen veya ekzojen insüline karşı biyolojik yanıtsızlıktır. Genetik faktörler, hareketsiz yaşam, obezite ve ileri yaş insülin direncine neden olur. Sağlıklı popülasyonda % 25, bozulmuş glukoz toleransında % 60 ve tip 2 diyabet hastalarında % 60-75 oranında insülin direnci görülür. Bu hastalarda kan şekerini normal tutabilmek için sıklıkla insülin düzeyleri yükselir.
Metabolik sendrom için farklı tanı kriterleri tanımlanmakla beraber kabaca aşağıdaki 5 medikal durumdan en az üçünün birlikteliğine verilen isimdir.
• Abdominal (santral) obezite
• Yüksek kan basıncı (hipertansiyon)
• Yüksek açlık kan şekeri veya bozulmuş glukoz toleransı
• Yüksek kan trigliserid düzeyi
• Yüksek dansite lipoprotein düzeylerinin (HDL) düşüklüğü
Kalp damar hastalıkları ve şeker hastalığı gelişimi için yüksek risk taşır. Bu hastalarda uyku apnesi, karaciğer yağlanması ve polikistik over sendromu sık görülür. Kalp krizi ve inme (felç) riski artmıştır. Yine başka bir sebebe bağlanamayan yüksek tansiyonun (Esansiyel hipertansiyon) altında genellikle insülin direnci bulunmaktadır.
Metabolik sendrom hastalarında vücutta iltihabi süreçte artmıştır (subklinik inflamasyon). C-reaktif protein (CRP) düzeyleri artmış olarak saptanır ve bu artış kalp damar hastalıklarına yakalanma riski ile korelasyon gösterir.
Bunun yanında, metabolik sendromun klinik belirtileri ortaya çıkmadan önceki dönemlerde endotel (kan damarları iç tabakası) disfonksiyonunda geliştiği gösterilmiştir.
Endotel, normalde damarların gevşemesine yol açan (vazodilatasyon) nitrik oksit ve kasılmasına (vazokonstriksiyon) yol açan anjiyotensin II adlı maddeleri salgılayan aktif bir organdır. Bu dengenin bozulmasına endotel disfonksiyonu denmektedir.
Amaç kilo kaybının sağlanması ve düzenli egzersiz yapılmasıdır. Bunun yanında sağlıklı beslenme ve sigaranın kesilmesi çok önemlidir. Halkın bilinçlendirilmesi gereklidir. Kilolu kişilerin, insülin direnci ve diyabet gelişimi ile yüksek tansiyon açısından risk grubu olduklarını bilmeleri gerekir.
Uygulanacak doğru cerrahi ile şeker hastalığı ve metabolik sendromu oluşturan diğer bileşenlerde gerileme ve düzelme izlenmektedir.
Metabolik cerrahi ile düzelen hastalıklar obez hastalarda kilo kaybı ile beraber tip 2 diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi, obstrüktif uyku apnesi, astım, yağlı karaciğer hastalığı, hiperürisemi, kas iskelet rahatsızlıkları, eklem ağrıları, bel ağrıları, boyun ağrıları ve diz-ayak bileği ağrılarıdır.
Telif Hakkı © 2024 www.ayhankayaoglu.com - Tüm Hakları Saklıdır.
GoDaddy Destekli